Hakkari ve Yüksekova notlarım
Sonuna kadar okumanızı istiyorum.
Buraya algı operasyonuna maruz kalmış bir şekilde geldim. Yüksekova havalimanına indikten sonra meraklı gözlerle etrafa bakıyordum. Çatışma, patlama, didik didik aranma gibi şeyler bekliyordum. Ama rutin kontroller dışında herhangi bir şeyle karşılaşmadan Yüksekova ilçesine geldim. Eşyalarımı odaya koyduktan sonra biraz korka korka dışarı çıktım. Caddede yürüyordum. Gözlerim sağa sola bakıyor, kalbim heyecanla atıyordu. Acaba bu insanlar nasıl bir şey diye merak ediyordum. Bir iki dakika yürüdükten sonra kimsenin bana bakmadığını, herkesin işine gücüne baktığını, bana bir müşteri gözüyle baktığını fark ettim. Kimse yabancı biri olduğum ile ilgilenmiyordu.
Sonra fark ettim ki, yaşadığım şehirde ne varsa burda da aynısı var. İnsanlar rızıklarını temin etmek için dükkanlarında müşteri bekliyor, seyyar satıcılar elindeki malı satmaya çalışıyordu. İftara az bir zaman kalmıştı. Her yirmi metrede dev semaverler yanıyordu. Aynı aralıklarla çiğköfte satılıyordu. Adıyaman ve Diyarbakır çiğköftesi satılıyordu ve belki elliden fazla tezgah vardı. Satışlar da iyiydi.
Korkularım gitmiş, kendimi rahat hissetmiştim. Dükkanlara, pasajlara girip çıkıyor, neler satıldığını öğrenmeye çalışıyordum.
İftardan sonra Yüksekova aşırı derecede kalabalık olmaya başladı. İftarını açanlar caddelere akıyordu. Sanırım evden dışarı çıkmayanı dövüyorlar. Caddenin iki tarafında kurulan dev semaverlerin etrafında yüzlerce kişi gruplar halinde çay içiyordu.
Bu grupların içinde kimi zaman polis grupları, kimi zaman da özel harekat vardı. Vatandaş ve polis aynı semaverin etrafında oturup sırt sırta çay içiyorladı. Bu kadar rahat bir ortam beni iyice şaşırtmıştı. Çok güzel duygular oluşmaya başladı bende. Uzun çatışmalar yaşamış bir şehirde halk ve polis aynı yerde hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına devam ediyorlardı.
Yüksekova merkez İhsaniye camisi çok büyük bir cami. Sayabildiğim kadarıyla giriş katında 20’ye yakın saf vardı. Her saf ortalama 70 kişilikti. Tüm saflar öğle namazında doluydu. Merdivenlerde namaz kılanlar da vardı. Normal vakit namazında bu kadar kişinin camide olması sevindirici bir durumdu. Gittiğim diğer camilerde de durum aynı idi.
Yüksekova’da iki gece kaldım. Sahura kadar dışarıda oturuyordum. Sohbet ediyordum. Ama tanımadığım kişiler ile. Kimse bu adam yabancı falan demiyordu. Yıllardır tanışıyoruz gibi koyu muhabbetler ediyorduk. Bu şekilde çok farklı kişilerle semaver çayı ile epey mevzular konuştuk. Çay parasını misafire ödetmiyorlar. Çaycı da zaten yabancıdan almıyordu.
Yüksekova hep acılar çekmiş bir yer. Aynı durum Hakkari için de geçerli. Hakkari’den sadece ölüm, şehit, kaçırılma haberleri konu oluyordu. Kendisiyle konuştuğumuz bir üst düzey yetkili dedi ki: Çatışma olduğu zaman haberciler “Şehit, gazi var mı?” diye sorar. Haberciler için ölüm ve şehit haberi sadece haber malzemesidir. Bu şehrin hiçbir güzelliği medyada yer almıyor. Gerçekten internetten baktığınız zaman Hakkari denilince sadece olumsuz haberleri görebilirsiniz. Halk ve devletin beraber olduğu manzaralar haber konusu olmuyordu bu şehirde. Hakkari’de komutanların şehir içinde çok rahat bir şekilde halkın arasında gezdiğini gördüm. Ama bunun haber değeri yoktu medya için. Bunu haber yapmazlar. Devlet ve halkı birlikte aynı karede göstermek istemiyorlar. Gözlemlerim arasında tırnak arasında söylemek istiyorum. Bu şehirde medya terörü daha fazla yıkım bırakmış. Çünkü medya bu şehirden öyle haberler yapmış ki, malesef ülkemizde en az sevilen şehir olarak anılmaktadır.
Türkiye’de en çok şehit veren şehir hangisidir diye sorsam bir kaç şehir ön plana çıkar. Peki, ben size Türkiye’de en çok şehit veren illerin Hakkari ve Şırnak olduğunu söylersem ne düşünürsünüz? Hadi be dersiniz!
Haberlerde; çıkan çatışmada iki korucu bir asker şehit oldu denir. Sonra haber askerin evini gösterir, çocuğunu gösterir, gözü yaşlı anne ve babasını gösterir. Vatanı uğrunda canını veren bir şehit o günkü haberleri işgal eder. Ama o şehit olan korucular alt yazı haber olmaktan öteye gidemez. Onların ne gözlü yaşlı eşleri haber olur, ne de çocukları… Şehit korucuların haber değeri çok azdır. Hakkari ve Şırnak’ta şehit olan binlerce, on binlerce korucu var. Hepsi de bu topraklarda yaşıyor. Ama onlar korucu! Onlara haber değeri bile verilmiyor. Yüksekova’da bir şehit taziyesine gittim. Buralıydı. Sordum, ailesinden çok şehit vardı. Ama basın yoktu burda. Medya yoktu burda. Ağlayan çocukları kadraja alan kamera yoktu burda. Bayrak asılı evi çeken medya yoktu. Gözü yaşlı şehit ailesini çeken ve bu topraklar için canını veren bölge halkından bahseden bir medya yoktu burda. Medya buraya uğramıyor. Sadece şehit sayısını duyduktan sonra bu bölge hariç sadece diğer şehirlerin şehitlerini gündeme getiriyor. Çünkü medya Hakkarili şehit, Şırnaklı şehit, Mardinli, Vanlı şehit diye kavram oluşturmak istemiyor. Evet Türkiye’nin en çok şehidi bu bölgeden.
Fetö yapılanması son yıllarda halkı devlete karşı küstürmüş ve malum yapının eline bir kuzu gibi teslim etmiş. Kimse ihbar edememiş. Teröristleri ihbar edenleri, teröristler hemen öğreniyor ve ceza kesiyordu. Halk kimi arayacağını, kime güveneceğini uzun bir müddet öğrenememiş. Paralel yapı buraları iyice bezdirmiş. Şuan şehirlerde ve ilçelerde olayların olmaması ve halkın devletin güvenini görmesinde en büyük etken paralel yapının temizlenmiş olmasıdır.
Buraların manzarası çok güzel. Hakkari Yüksekova arasında onlarca şelale var. Çok yüksek dağlardan akan bu şelaleler çok güzel doğa harikası. Yine Hakkari ve Şırnak arasında da bir çok şelalenin ve doğa manzarasının olduğunu söylediler. Ama tabiat bile terör mağduru olmuş. Şuan şehirler arası yollar güvenli. Güvenlik güçleri gerekli tedbirleri almış ve yollar çok güvenli. Yolların tek sıkıntısı tabiat zorluğundan kaynaklanan keskin virajlar. Ama tabiatın güzelliği görmek için yavaş giden araçlar için bu da sıkıntı değil.
Bölge halkının medya desteğine ihtiyacı var. Bölge halkı ziyaretçilerini bekliyor. Buraya ben herkesi davet ediyorum. Burası hakkında algı operasyonuna maruz kalan bir kişi bir gününü Hakkari veya Yüksekova’da geçirirse büyük bir mutluluk ile dönecektir. Buralar dışarıdan esnafa da ihtiyaç duyuyor. Marketler zinciri gibi yıkıcı türde olmayan ulusal marketlere ihtiyaçları var. Müthiş bir iş gücü var. Ama fabrika ve benzeri çalışma yerleri olmadığı için işsizlik büyük oranda ve işkur üzerinden geçici dahi olsa işlere girmek revaçta. Şehrin yaklaşık yüzde seksen altısı dağlık. Bundan dolayı tarım çok zayıf ve tarımsal tüm ürünler ithal ediliyor. Bu da beraberinde hayat pahalılığı getiriyor. Buralarda fabrika açacak hayır sever vatandaşlara acil ihtiyaç duyulmaktadır.
Yüksekova’da bir çok cami malum olaylar nedeniyle hep yıkılmış. Enkaz haline dönen camiler var. Camilerin hemen hemen hepsinin ihtiyacı var. Ama Yüksekova denilince camilere bile destek verilmiyor. Diyanet İşleri Başkanlığını bir çok caminin masraflarını üstlenmiş. Bunun yanında hayırseverlerin bu camiye yardım etmelerini bekliyorum. Özellikle de bölge hakkında bilgi sahibi olmayan, bu bölgeden olmayan zengin vatandaşlarımızın çok çalışkan olan Yüksekova müftüsü Şakir Şahin Hakkari için de il müftüsü Faruk Gürbüz beyfendiler ile irtibata geçmelerini diliyorum. Buraya gelsinler ve bizzat görsünler. Gerçekten yardıma ihtiyacı olan bir çok cami, Kuran kursu var. Okulların da hakeza bakım ve onarıma ihtiyacı var. Hangisine yardım etmek isterlerse onlar için büyük bir sevap fırsatıdır.
Ben vatan toprağı olan bu bölgeye kaynaşma ziyaretlerinin yapılmasını arzuluyorum. Ön yargılar kırılsın. Birlikte güçlü olduğumuzu göreceğiz. Masa başı haberler ile bölgeyi öğrenmeyelim. Hakkari’de hiç bulunmadığı halde burası hakkında haber yapanlara itimat etmeyelim.
Daha güzel günler görmek ümidiyle hepinize saygılar sunuyorum.
Murat PADAK
Henüz yorum yapılmamış.