Müslümanları geri bırakan nedir?
Modernistlere göre müslümanların geri kalmasının nedeni, İslamı yanlış anlamalarıdır. Bugün televizyon kanallarını meşgul edenler konu olarak nuzulü İsa, mehdi, deccal, şefaat, kabir azabı, Kur’an’ın tsrihselliği, Kur’an’ın ahkamının güncellenmesi, kadınların adetli iken namaz kılmamaları, oruç tutmamaları, faizin yanlış anlaşılması, ramazan orucunun erken tutulması, sırat köprüsünün varlığı vb konuları gündemde tutuyorlar.
Bu konular konuşulduktan sonra İslamın asra neden hitap edemediğinden yakınıyorlar. müslümanların geri kalmasının nedenlerinin bu gibi konuların yanlış anlaşılması olduğunu öne sürüyorlar.
Peki, müslümanlar bin dört yüz yıldır İslamı hep yanlış mı anladılar? Hiç altın çağ yaşamadılar mı?
Müslümanlar asırlarca hatta son asra kadar hep altın çağ yaşadılar. Üç kıtaya hükmettiler. Endülüste kurulan medeniyet hiçbir yerde kurulmadı. Orada okumak Avrupalılar için ayrıcalık sayıldı. Osmanlı dünyaya hükmetti. Fatih çağ açıp çağ kapattı. Yavuz, Kanuni, Mehmet, Abdulhamid dünyaya nam saldı. Bağdat’ta dev kütüphaneler inşa edildi. Yakılan ve yıkılan kütüphanelerin haddi hesabı yoktu. Bizans ve haçlılar defalarca toplandı. Hiçbirinde başarı sağlayamadı. İslam tarihi şanla dolu, şöhretle doludur.
Tüm bunların yanı sıra bilimde de müslümanlar dünyaya ilaç gönderdi. Bilim gönderdi. Teknoloji gönderdi. İlmi insanlığın emaneti olarak kabul ettikleri için onu kimseden esirgemediler. Bugün batı, bilim ve teknolojide bir çok buluşu müslüman bilim adamlarından aldı. Sadece yere değil göğe de hükmettiler. Gezegenleri gözlemlediler. İsim verdiler. Uzaklıklarını hesap ettiler. Yer ve gök bilimlerinde müslümanlar hep öndeydiler.
Ama ne olduysa müslümanların, İslam çatısı altında toplanmak yerine ırk çatısı altında toplanmak istemelerinden sonra oldu. Birbirlerine düştüler. Düşmana karşı aciz oldular. Gerilediler ve gerilediler.
Müslümanlar dünyaya hükmederken mehdi inancı onları tembelliğe sevk etmemişti. Kabir azabına da inanıyorlardı. Hazreti İsa’nın günün birinde yer yüzüne yeniden inanacağına da inanıyorlardı. İslam ahkamının güncelleme gerekmediğine de inanıyorlardı. Yani ne şefaat konusu, ne de diğer konular müslümanları geri bırakmamamıştı.
Ama bugün televizyonlar ya da kitaplar aracılığıyla müslümanlara İslamı yeniden, tarihi bağlarından kopararak anlatanlar çıktı. İşleri güçleri sürekli olarak müslümanların geleneğine saldırmak, aynı konuları sürekli gündeme getirip bu konular üzerinden müslümanlara saldırmak.
Hayır, İslam ve müslümanların tarihi hem bilimde, hem ilimde, hem teknolojide, hem sanatta, hem Medeni hayatta ilerideydi.
Müslümanlar ilerideyken fıkhi mezhepleri kimi zaman Hanefi, kimi zaman Şafii, kimi zaman Maliki, kimi zaman Hanbeliydi. Mezheplere bağlı kalmak onları geri bırakmıyordu.
Müslümanlar tarihin altın çağını yaşarken itikadi mezhepleri ehli sünnet idi. Bugün inancıyla alay ettikleri ehli sünnet hem Endülüs’ün, hem Osmanlı’nın hem uzak Asya’ nın hem de Afrika’nın mezhebiydi. Ehli Sünnete mensup olmak onları çağın gerisinde bırakmıyor, bilakis ileriye taşıyordu.
Murat PADAK
Diyanet Eğitim Merkezi Eğitim Görevlisi
Henüz yorum yapılmamış.