Murat Padak | Kişisel Web Sayfası

Yusuf Suresinden Hikmetler

Yusuf Suresinden Hikmetler

Yusuf Suresinden Hikmetler 1

Kuran; Yusuf suresinde anlatılan kıssaları en güzel kıssalar olarak ifade eder. Hakikaten de Kuranda Yusuf suresinin çok önemli bir yeri vardır.

Kıssa: kesit, bölüm, parça, sahne demektir. (Fragman)

Kuranı Kerimde baştan sona tek konudan bahseden suredir Yusuf suresi.

Yusuf suresi beklide Kuranın en dramatik suresidir. Surenin son ayeti “Tüm bu kıssalarda akıl sahipleri için ibretler vardır.” şeklinde biter. Bu surede birçok açık ve gizli hikmetler yer almaktadır. Bunların bir kısmını inşallah birkaç yazımızda anlatmaya çalışacağız.

  1. Tehlike bazen yakınlarımızdan gelir.

Yusuf, babasına: “Rüyamda on bir yıldız, ay ve güneşin bana secdede/saygıda bulunduğunu gördüm.”

Babası: “Bu rüyayı kardeşlerine anlatma! Yoksa sana tuzak kurarlar.” dedi”[1]

Bazen tehlike ev içindedir. Kardeşlerden gelir, akrabadan gelir, anne babadan gelir. Ne olduysa kardeşler Yusuf’un rüyasından haberdar oldular ve onu öldürmenin yollarını aradılar. Bizler de bazı durumlarda sahip olduğumuz imkânları gerekirse en yakınlarımızdan gizleyelim. Kardeşlik ve akrabalık hukukunu kullanarak sahip olduğumuz imkânları sömürmek isteyenler olabilir. Mesela biriktirdiğiniz bir miktar paranız var. Bu paradan kardeşlerinizin ya da yakın akrabalarınızın ya da dostlarınızın haberi yok. Eğer bu kişiler içerisinde borç aldığı paraları ödemeyen kimseler varsa bunlara bu paradan bahsetmeyin. Kardeşlik bağını, arkadaşlık bağını ya da akrabalık bağını kullanarak bu parayı sizden alır ve sizin tüm emeklerinizi çarçur ederler. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “Gördüğünüz güzel rüyaları sadece salih insanlara anlatın.” Buyurmuştur. Gördüğümüz bir rüyayı bile ehline anlatmak gerekirken sahip olduğumuz bazı imkânları da herkese anlatmayalım.

  1. Her ağlayana inanmayın!

“Akşam vakti ağlayarak babalarına geldiler.”[2]

Ağlayarak derdini anlatmak öteden beri yapılan bir anlatım/inandırma tarzıdır. Buna her zaman kanmamak gerekir. Ağlıyorsa doğru söylüyor, ağlıyorsa haklıdır gibi düşünceler yanlıştır. Bazı insanlar yalanlarını ağlayarak gizlerler. Kusurlarını ağlayarak gizlerler.

  1. Çalıntı mallara dikkat!

“Yusuf’u değersiz birkaç dirheme (ucuza) sattılar.”[3]

Yusuf genç bir çocuktu. Akıllı ve usluydu. Onu gören kişi bunu hemen anlardı. Gerçekten köle olsaydı çok yüksek bir fiyata satılır ve alıcısını da bulurdu. Ama ucuza satıldı. Çünkü onu bulanlar zaten bedavadan ona sahip olmuştu. Sermayesi yoktu, el emeği yoktu, faturası yoktu. Acilen elden çıkması gerekiyordu. Sahibi her an çıkabilirdi. Sahibi ortaya çıkmadan onu elden çıkarmak gerekiyordu. Onların bu birkaç dirheme de ihtiyacı yoktu. Ama bedava mal tatlı gelmişti.

Bazen çarşı pazarda veya internet üzerinden satışa çıkartılmış bazı malların, değerinden çok aşağıya satıldığına şahit oluyoruz. Örneğin iki yüz liralık bir ayakkabının şehrin kuytu bir köşesinde yirmi-otuz liraya satıldığını görmekteyiz. Yine değeri bin liradan çok yüksekte olan bir telefonun yüz-iki yüz liraya satıldığını görebilmekteyiz. İnternet ortamında çok pahalı ürünlerin bedava fiyatına satıldığı bazı siteler olmaktadır. Bu gibi durumlarda yukarıdaki ayeti hatırlayalım. Bu mallar eğer sahte değilse muhtemelen çalıntıdır. Tıpkı Yusuf gibi… Yusuf alelacele elden çıkartıldığı gibi bu eşyalar da alelacele elden çıkarılıyordur. Dikkatli olmak gerekir. Sermayesi olmayan, faturası olmayan, çalıntı bir mal alıyor olabiliriz.

  1. Sabır, musibetle ilk karşılaşma anındaki tepkidir.

“Baba, oğlunu kurt yedi… “Bana düşen güzel bir şekilde sabretmektir.”[4] Dedi.

Bir musibet ile karşı karşıya kaldığımız zaman ilk vereceğimiz tepki önemlidir. Peygamber efendimiz de: “Sabır, musibetle ilk karşılaşmandadır.” buyurmuştur. Evimiz yansa, iş yerinden kovulmuş olsak, bir yakınımızı kaybetmiş olsak, trafik kazası yapmış olsak veya çoluk çocuğumuz hakkında bir haber duysak ilk duyduğumuz anda sabır göstermek ve “Her şeyimizle Allaha aidiz ve ona döneceğiz!” demek gerekir. Ama çocuğumuzun karnesindeki birkaç zayıf not veya sınav sonucuna bile tahammülsüz gösterip birkaç gün sonra sabretmeye başlıyoruz maalesef!

  1. Çocuklarımızın yalanlarını illaki ortaya çıkarmaya çalışmayalım!

“Bilakis bu durum nefsiniz de hoşuna gitti!”[5]

Hazreti Yakup, oğullarının yalan söylediğinden kesinlikle emindi. Onu kurt yememişti. Ama bütün oğulları aynı ifadeyi vermişti. Hazreti Yakup da bu ifadeye göre (somut delil) davranmak zorunda kaldı ve Yusuf’un kaybını sineye çekti.

Bizler bazen evimizde bir tabağı kıran, bir kanepeyi çizen, bir duvarı boyayan veya benzeri basit suçları işleyen ama suçunu duygusal korkudan dolayı gizleyen çocuklarımızın yalanını bizzat onların ağzından duymak için uğraşıyoruz. Onların yalan söylediğini kesin biliyor olsak da bu yalanın itirafının illa onların ağzından almaya çalışmayalım. Bir şey olmamış gibi davranmak ama yalanın da kötü bir şey olduğunu öğretmek gerekiyor. Çünkü yalanını gizlemeye çalışan bir çocuğa yapılan baskıda çocuk bir yalanı basit bir şekilde söylerken baskı sonucunda profesyonel şekilde yalanını gizlemeye çalışır. Örneğin çocuk mutfaktan geldikten sonra bir tabağın kırık olduğunu gördük. Fakat çocuk “ben kırmadım” diye yalan söylüyor. Çocuğa: bunu niye kırdın? Sen mi kırdın? Bak yalan söyleme! Senden başka kimse mutfağa girmedi? Doğru söylemezsen seni döverim/cezalandırırım vb. sözlere rağmen çocuk yalan söyleme devam eder ve bu sefer: “Ben mutfağa girdiğimde kırıktı, önce kırılmıştı vb.” bir savunmaya geçer ki, bir yalan iki yalana dönüşür.

Hazreti Yakup hayati bir meselede dahi oğullarının yalanını ortaya çıkarmaya çalışmamışken bizlerin basit nedenlerden dolayı yalan söyleyen çocuklarımızın yalanını ortaya çıkarmaya çalışmamış büyük yanlıştır.

  1. Hakkımızda hayırlı olanını Allah bilir.

“Böylece biz Yusuf’a hayatını sürdüreceği bir yer temin ettik.”[6]

Yusuf kendi evinde sürekli kardeşlerinin baskısı altındaydı. Bu baskıdan Allah onu bir şekilde kurtardı ve onu baskı görmeyeceği bir ortama aldı. Bizler de bazen rahatımızın bozulduğunu zannedebiliriz. Ama bizim için hangisinin hayırlı olduğunu bilemeyebiliriz. Görünüşte gurbette olabilir, anadan babadan, yardan, yurttan uzak olabiliriz. Ama belki de bizim için hayat buradadır. Bizim rızkımız belki de burada takdir edilmiştir.

  1. Sizi itham altında bırakacak yerlerden uzak durun!

“Kadın, evinde bulunan Yusuf’u iğva etmek istedi. Kapıları kapattı ve gelsene dedi!”[7]

Bulunduğumuz ortamlara dikkat edelim. Çalıştığımız yerlere dikkat edelim. Kadınlar ile kapalı kapılar ardında bulunmamaya dikkat edelim. Ayette Yusuf’un onun evinde olduğu vurgusu yapılmıştır. Buna dikkat etmek gerekir. İşi gereği evlere montaj, tamir ve benzeri nedenlerle giden kimselerin tek başlarına gitmemeleri gerekir. Yanlarında mutlaka biri daha olmalı. Çünkü şeytan bir kişiye, iki kişiye göre daha yakındır. Yine iş yerlerinde kadınlar ile aynı ortamda çalışanların böyle bir durumla karşılaşmaması için dikkatli davranmaları gerekir.

Allah en iyi bilendir!

[1] Yusuf 4-5

[2] Yusuf 16

[3] Yusuf 20

[4] Yusuf 18

[5] Yusuf 18

[6] Yusuf 21

[7] Yusuf 23

Yusuf Sûresinden Hikmetler 2

  1. Somut delil önemlidir.

Kadının ailesinden bir adam dedi ki: “Eğer Yusuf’un gömleği ön cepheden yırtılmışsa kadın doğru söylüyor, Yusuf ise yalancılardandır. Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa kadın yalan söylüyor, Yusuf ise doğru söyleyenlerdendir.”[1]

Burada somut delillerden yola çıkılarak karar verilmiştir. Somut deliller şeraitte kabul edilir. Günümüzde birçok adli vaka somut delillerden yola çıkarak sonuca bağlanıyor.

Buradaki tanığın kadının akrabalarından olmasına rağmen Yusuf’un lehine olacak şekilde delil sunması da önemlidir. Günümüzde birçok kişi aile şerefine leke gelmesin diye karşı taraf haklı olsa da hakikati gizliyor.

  1. Kadın tuzağına düşenin işi zordur.

Yusuf’a olan aşkı kadının bağrını yaktı.[2]

Kadın tuzağı ya da kadınla imtihan olunmak en ağır imtihanlardan biridir. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: “Benden sonra erkekler için kadın imtihanından daha tehlikeli bir imtihan bırakmadım!”[3]

Günümüzde hafife alınan en ağır ve tehlikeli imtihan kadın imtihanıdır. Kadınlarla aynı iş yerinde, aynı ofiste, kapalı aynı mekânda, aynı sınıfta vb. yerlerde bulunmaktan çekinmeyen ve bunu normal gören kimselerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bazı zaruri durumlar hariç bir kadınla baş başa kalmak şeytana ve nefse davetiye çıkarmaktır. Peygamber efendimiz: “Hiçbir erkek bir kadınla yalnız kalmasın!”[4] buyurmuştur.

Kadınla aynı odada tek başına kalmak ne kadar sıkıntılı ise, sosyal medya üzerinden tanımadığı bir kadınla sohbetleşmek de bir o kadar sakıncalıdır. Maalesef sosyal medya üzerinden bu konuya hiç dikkat etmeyen mütedeyyin birçok kadın ve erkek bulunmaktadır.

  1. Hangisi? Günah mı? Cezaevi mı?

Kadın dedi ki: “Eğer ona emrettiğimi yapmazsa hapse atılacak ve rezil rüsva olacak!” Yusuf dedi ki: “Rabbim, benim için ceza evine girmek kadının gayrı meşru isteğine cevap vermekten daha hoştur.”[5]

Hayatımızda kaç defa böyle bir anımız oldu? Olsaydı ne yapardık? İnsanlar arasında itibar kaybına uğramak, sabıkalı olmak, kadın meselesi yüzünden cezaevinde yatmak, hiç yere yıllarca cezaevinde kalmak..! Şimdi bizler günahla karşı karşıya kalmak ya da haksız yere ceza çekmek arasında kalsaydık ne olurdu acaba? Allah muhafaza!

Yukarıda geçen kadının yaptığının aynısını yapan kadınlar hâlâ vardır. Erkekleri kendileri ile birlikte olmak ya da polise şikâyet etmek arasında bırakıyorlar. Hz. Yusuf gibi direnen erkekler cezaevine düşmektedir. Ama bizler ise, bir kişi kadın meselesi yüzünden cezaevine düşmüşse hemen onun hakkında ileri geri konuşuyoruz. Bilmiyoruz; belki de iftiraya uğramış biridir. Sadece kulaktan duyma bilgilerle, davaya bile katılmadan, gazete haberleri ile cezaevine düşmüş biri hakkında yalan yanlış şeyler düşünebiliyoruz. Bu konuda biraz daha dikkatli olalım.

  1. Suç/Günah ortamından uzaklaşmanın değişik bir yolu!

Yusuf dedi ki: “Eğer onların tuzaklarını benden savmazsan korkarım ki, ben de onlara meyleder ve cahillerden olurum.” Rabbi, Yusuf’un duasına icabet etti ve onu cezaevine alarak onların tuzağından korudu.[6]

Hz. Yusuf böyle bir dava ve ortamdan korunmanın en iyi yolu olarak cezaevine girmeyi istemişti. “Cezaevine girmek; onların iğrenç isteğine cevap vermekten daha iyidir.” Bu riskli bir şeydi. Kadınların tuzağına ve iğrenç emellerine hizmet etmektense cezaevini tercih etmek! Zira böyle bir suçlama –Yusuf, o kadına taciz teşebbüsünde bulundu- ile cezaevine girmek çok da kolay olmasa gerekir. Herkesin gözünde evin hanımına tacizde bulunmuş biri olacak, itibar kaybı ihtimali yüksek, adi ve yüz kızartıcı bir suçlama, suçluların bile affetmediği suç!

Ama Allah’ın takdiri ile tüm bu ithamlardan tertemiz bir şekilde çıkacaktı cezaevinden. Zira Yusuf, Allaha öylesine güvenmişti ki, tüm bu iddialar ve suçlamalar onun için önemsizdi. Bir kadın ile gayrı meşru bir şekilde birlikte olup, dünya ve ahrette büyük sıkıntılar çekeceğine, bu dünyada sıkıntı çekmek daha kolay olacaktı. İki cihanda sıkıntı çekmek yerine tek cihanda sıkıntı çekmek!

  1. Bazı şeyler göründüğü gibi değildir!

İnsan duyu organları aracılığı ile olayları idrak eder. Göz, kulak ve diğer organlar ile olayları anlamaya çalışırız. Ama ne kadar anlasak da sonuçta olayın birçok sebebi gizli kalır. Zira gözümüzle gördüğümüz şeylerin ne kadarı gerçek? Kulağımızla duyduğumuz şeylerin ne kadarı doğru? Dilimizle tattığımız tatların ne kadarı orijinal? Aklımızla verdiğimiz kararların ne kadarı gerçeğe uygun? Olayların bir görünen yüzü bir de görünmeyen yüzü vardır. Bizler genelde görünen yüzüne göre karar veririz.

İşte burada Allah devreye girmektedir. Olayların gerçek yüzünü, gerçek sebebini bilen Allah’tır. Kalplerde geçenleri ve niyetleri okuyan Allah’tır.

Yusuf ile birlikte iki genç daha cezaevine girmişti. İkisi de rüya görmüş ve rüyalarını Yusuf’a anlatmıştı. Birisinin rüyası hoş duruyor, güzel yorumlara açıktı. Diğerinin rüyası ise güzel durmuyordu.

Biri dedi: “Ben içki sıktığımı/yaptığımı gördüm.”

Diğeri: “Ben de başımın üstünde ekmek taşıdığımı ve kuşların bu ekmeği yediğini gördüm!” dedi.[7]

Bu rüyalarda ilk kişinin rüyası olumsuz şeyler çağrıştırırken, ikinci adamın rüyası için iyi şeyler çağrıştırıyor. Ama aslında böyle değilmiş. Rüyasında içki yaptığını gören kişi suçsuz olduğu için salıverilirken, başındaki ekmekle kuşları besleyen kişi ise suçlu olduğu için idam ediliyor!

Demek ki, eşyaların ve olayların görünen yüzü ile iç yüzü aynı sonuca götürmeyebilir. Bunu da ancak Allah ve Allah’ın kendisine bilgi öğrettiği peygamberler ve salih insanlar bilebilir.

Allah en iyi bilendir!

[1] Yusuf Suresi 26-27

[2] Yusuf 30

[3] Buhari 5096

[4] Buhari 3006

[5] Yusuf 32-33

[6] Yusuf 33-34

[7] Yusuf 36

Yusuf Sûresinden Hikmetler 3

  1. Sebeplere sarılmakta bir beis yoktur.

Yusuf, o kişiden biri olan ve cezaevinden çıkacağını bildiği kişiye dedi ki: “Efendinin yanında beni hatırla!” Şeytan o kişiye bu sözü unutturdu. Bundan dolayı Yusuf cezaevinde yıllarca kaldı.”[1]

Hazreti Yusuf cezaevine girmek ya da kadınların tuzağına düşmek arasındaki tercihini cezaevinden yana kullanmıştı. Cezaevi koşulları günümüzdeki gibi değildi. Birilerinin aracı olması, kralın, ya da bir devlet yetkilisinin salıvermesi hariç, cezaevinde kalma süresi belli değildi. Bundan dolayı Hazreti Yusuf cezaevinden çıkacak olan ve rüyasını tabir ettiği o kişiden bir ricada bulunmuştu. Uzun yıllar cezaevinde kalma tehlikesi vardı ve bunu asgariye indirmenin en iyi yolu birilerini aracı etmekti. Fakat nasip olmadı. Allah böyle takdir etmedi. Yusuf çıkmak istedi ama Allah çıkmasını istemedi. Peki, neden?

Yusuf, ciddi bir suçlama nedeniyle cezaevine girmişti. Şayet birilerinin aracılığıyla çıkmış olsaydı üzerinde hala suçluluk izleri olacaktı. Herkes ona afla çıkmış bir suçlu gözüyle bakacaktı. Hazreti Yusuf, cezaevi koşullarından belki biran evvel kurtulmak istiyordu. Ama Allahın takdiri başkaydı. Yusuf, uzun yıllar cezaevinde kaldı. Bazı rivayetlere göre yedi yıl kaldığı söylenir.

Bazı müfessirler Hazreti Yusuf’un bu kadar uzun süre kalmasının nedenini; Yusuf’un cezaevinden çıkmak için Allah’tan değil de insandan istemesini gerekçe gösterdiler. Bunu doğru bulmuyoruz. Zira kendi iradesiyle hem de dua ederek cezaevine girmeyi isteyen Hazreti Yusuf’un bu kadar bilinçsizce harekete etmesi mümkün değildir. Burada Allahın takdiri ile insanın takdirinin birbirinden farklığı olduğu gerçeği vardır. Biz, Allah’tan aş isteriz, o bize eş verir. Biz, iş isteriz, o bize aş verir. Biz zenginlik isteriz, o sağlık verir. Biz ev isteriz, o bize ilim verir.

Allah’ın planı vardı. Yusuf bu cezaevine cefayla girdi. Sefayla çıkacak. Suçlu (ithamlarıyla) girdi. Tertemiz çıkacak. Bunun için de biraz daha zamanın geçmesi gerekiyordu.

  1. Kralın rüyası

Kral: “Ben yedi şişman ineğin yedi zayıf inek tarafından yenildiğini ve yedi yeşil başak ile yedi kuru başak gördüm. Ey ileri gelenler, eğer rüyaları tabir edebiliyorsanız, benim bu rüyamı tabir edin” dedi.[2]

Kralın bu rüyasını kimse tabir edemedi. Bu durum her tarafta duyuldu. Hazreti Yusuf’un cezaevi arkadaşı olup krala hizmet edenlerden birisi dedi ki: “Beni cezaevine gönderin! Size bunun tabirini getireceğim.”[3] Bu kişi cezaevine gelir ve rüyanın tabirini Hazreti Yusuf’a sorar. Yusuf rüyayı tabir eder.

Allahın takdiri gerçekleşmeye başladı. Yusuf normal koşullarda değil de, birilerinin aracı olmasıyla değil de bizzat kralın affıyla çıkacaktır. Allahın takdiri bir işe girdiği zaman kral, kendi vatandaşına muhtaç olur.

  1. İşi düşenin işini karşılıksız yapmak

Yusuf: “Yedi yıl boyunca daha önceleri olduğu gibi ekin ekeceksiniz. Topladığınız bu ürünleri başaklarında bırakın. Sadece size yemek için yetecek kadarını ayırın. Sonra şiddetli yedi kıtlık yılı gelecek. Bu kıtlık yılları için biriktirmiş olduğunuz ürünleri yiyeceksiniz.” Dedi.[4]

Hazreti Yusuf’un eline cezaevinden çıkmak için müthiş bir fırsat geçmişti. Kralın rüyasını tabir edecek kimse yoktu. Bu kozu kullanarak cezaevinden çıkabilirdi. Ama öyle yapmadı. Cezaevinde rüyayı tabir etti ve tabiri alan kişi bu durumu krala arz etti. Kral bu rüya tabirinden memnun kalmış olmalı ki, Yusuf’un zindandan çıkmasını istedi. Ama bu sefer de Yusuf çıkmak istemiyordu..

Elimize fırsat geçtiğinde, insanların bize işi düştüğünde bunu karşılık beklemeden yapmak gerekiyor. Hazreti Yusuf yedi yıldır zindanda olmasına rağmen rüyanın tabirini pazarlık konusu etmedi. İnsanların ona işi düşmüştü ve bu işi yerine getirdi. Bundan çıkar sağlamadı. Kendi lehine kullanmadı. Elime geçmişken şunları bir hizaya getireyim, demedi. Halisane duygularla hareket etti ve sadece Allah’ın rızasını umdu.

  1. Temiz dosyası ile beraat etmek

Kral, Yusuf’un çıkmasını istiyordu. Ama Yusuf’un bir isteği vardı. Cezaevine tacizci suçlaması ile girmişti. Kral affıyla çıksa da herkes ona suçlu gözüyle bakacaktı. Böyle bir suçlama ile Yusuf, toplumun içinde rahat hareket edemez, iş bulamaz, iş kuramazdı. Üzerindeki bütün suçlamaları temize çıkarması gerekiyordu. Bunun için krala rica etti: “Ellerini kesen o kadınlar neden böyle davrandı?”[5]

Kral, Yusuf’a daha da hayran oldu. Cezaevinden çıkmak istemeyen Yusuf ne yapmaya çalışıyor? Riskli bir istekte bulunmuştu aslında. Kral bu isteği umursamayabilirdi de. Ne hali varsa görsün diyebilir, onunla ilgilenmeyebilirdi de. Ama denemekte fayda vardı. Ya temiz ve iffetli bir şekilde çıkacak ya da içerde kalacaktı Yusuf!

Kral bu isteği yerine getirdi. Daha önce bu olaya karışan, bu olayla yakından ilgisi olan kimseleri topladı. Muhtemelen işin ciddiyetine vakıf olan kral bu iş üzerinde iyice durdu ve kadınlar olan biteni itiraf ettiler. Yusuf’un bir komploya kurban gittiğini söylediler. Kral bu olaydan etkilenmişti. Bir kadının tuzağına düşmemek için, onun attığı iftiralar nedeniyle yedi yıl cezaevinde kalan bu kişi saygın biri olmalıydı. Kimsenin böyle bir ahlaka sahip olmadığı aşikârdı. Sonuçta Yusuf cezaevinden masum, temiz, iffetli, ailesine ihanet etmeyen, ahlakını korumak için cezaevine girmeye razı olan, dürüst ve bilgin birisi olarak çıktı!

Her kim Allah’a karşı gelmekten kendisini korursa Allah ona bir çıkış yolu gösterir ve onu ummadığı bir yerden rızıklandırır.[6]

[1] Yusuf Sûresi 42

[2] Yusuf Sûresi 43

[3] Yusuf Sûresi 45

[4] Yusuf Sûresi 46-47

[5] Yusuf Sûresi 50

[6] Talak Sûresi 2

Murat Padak

Etiketler:

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Yorum Yaz